Osmanlı Sarayında Bir Avrupa Asılzâdesi: Yusuf Nasi
Enkizisyon zoru ile Hiristiyanligi kabul etmis bir Yahudi aileden, Portekiz'de dogmus olan Joâo, Osmanli topraklarina yerlestikten sonra Yahudiligini ilân etmis, Yusuf Nasi ismini kullanmistir. Birçok siyasal olaya karisan ve II. Selim'in saltanati sirasinda gücünün zirvesine ulasan Yusuf Nasi karsisinda, devrinin en büyük devlet adamlarindan Sokullu'yu bulmustur.
1492 yilinda, Ispanya'daki son Arap dayanagi Endülüs'ün Ispanyollar tarafindan fethi, Hiristiyan olmakla ülkeyi terket- mek arasinda bir seçim yapmak zorunlugunda birakilan Müslüman ve Yahudilerin Ispanya'dan ayrilmalarina yol açti. Bilâhare, Portekiz de, Enkizisyon yasalarini benimseyecekti.
Din hürriyetinin devletin teminati altinda olmasi, II. Beya- zit'in bu göçmenlere memleketinin kapilarini açmasi ile baslatilan siyasetin devam etmesi, Iberik Yarimadasi Yahudilerine 16. yy. boyunca Osmanli topraklarina yerlesme olanagini sagladi. Bu göç akimi içerisinde Istanbul'a ayak basan Yusuf Nasi, halasi Grasya ile beraber, Avrupa'nin en büyük servetlerinden birinin basinda bulunmaktaydi. Bu servet, Avrupa Kit'asmin en önemli limanlarini, ticaret ve siyaset merkezlerini bir ag gibi ören bankacilik sebekesi ile, Hindistan ile Avrupa arasindaki ticareti elinde bulunduran bir denizcilik sebekesine dayanmaktaydi.
Yusuf Nasi Istanbul'a ilk geldiginde Grasya, dogup büyüdügü Lizbon'u çoktan terket- mis, Londra ve Anvers'te kaldiktan sonra Italya'ya geçmisti. Günün birinde, dinsel vecibelerini egemence yerine getirebilmek arzusu ile, Osmanli Imparatorluguna siginmayi tasarlamaktaydi. Yusuf Nasi ise, bu amaçla Istanbul'a evvelce ugramis, saray çevreleri üe bu konuyu görüsmüs, Kanuninin destegini elde etmisti.
Grasya, Venedik'te bulundugu sirada, gizlice Museviligi uyguladigi iddiasi ile tutuklanmis, servetine el konmustu. Ka- nunî'ye müracaat eden Yusuf Nasi, yardimini ister. Kanunî, Venedige özel bir temsilci göndererek, Osmanli teb'asi olmak isteyen bir kimsenin, devletinin himayesinde oldugunu bildirir. Osmanli Imparatorlugu ile iliskilerinin bozulmasini arzu etmeyen Venedik, Grasya'yi serbest birakarak, servetini iade eder. 1553 yilinda Grasya, 40 silâhli kisinin refakatinde, bir dizi saltanat arabasi ile Istanbul'a azametli bir sekilde varir. Kanunî tarafindan serefine verilen bir ziyafetten sonra, Gala- ta'da Bogaz sirtlarinda "Belve- der" diye taninan sarayina yerlesir. Zamanla Belveder, toplumsal ve siyasal konularin görüsüldügü, devlet adamlari, yabanci devletlerin temsilcileri ve Yahudi Cemaati ileri gelenlerinin ziyaret ettigi bir merkez halini alir. Museviligini ilân eden Yusuf Nasi, halasinin kizi Reyna ile evlenir.
Kanunî'nin Sarayinda
Yusuf Nasi, halası Grasya Mendes Nasi ile Venedik'te. Arthur Szyk, temsilî resim.Nasi ailesi, Avrupadaki iliskileri sayesinde, orada olup bitenlerden ve bu arada siyasal gelismelerden devamli olarak haberdardi. Yusuf Nasi'nin sahsen tanidigi kisiler arasinda Hollanda kraliyet nâibesi Mary, Fransa Krali I. François, Ispanya Krali II. FW- Kp, Hafcsbuig hanedanindan Ma- ximilien, Italya'daki birçok devlet ileri gelenleri bulunmaktaydi. Kutsal Roma Imparator V. Charles ise bizzat, sövalye unvanini kendisine vermisti..
Yükselme Çaginin zirvesinde bulunan Osmanli Imparatorlugu ile Avrupa devletleri arasindaki devamli hüsûmet, bu devletlerin askerî güçleri, siyasal amaçlan ve iktisadi durumlari ile ilgili her türlü bilgiyi, degerli kilmaktaydi. Bu bakimdan, Yusuf Nasi'nin malî gücünün yanisira, Avrupa islerini bilmesi, Avrupa saray çevrelerine yakinligi ve bu çevrelere etkili olabilmesi kendisine, Osmanli yönetimi düzeyinde özel bir mevki kazandirmisti.
Kanunî'nin Frenk Beyi anlaminda "Franci Bey" diye hitap ettigi Yusuf Nasi, sahsen danistigi, saraya serbestçe giren divan toplantilarina kabul edilen, devletin disislerinde söz sahibi bir kimse idi.
II. Selim'le Dostlugu
Yusuf Nasi, 1544 yilinda Istanbul'a yerlestiginde, Kanunî'den bosalacak Osmanli tahtinin iki vârisi mevcuttu: Selim ve Beyazit. Ikisinin büyügü Selim, Sadrâzam Rüstem Pasa tarafindan desteklenmekte, ordu ise Beyazit'i tutmaktaydi. Yusuf Nasi, bu siralarda her ikisi arasinda bir seçim yapmak durumunda degildi. Sehzade Selim ise, kendisine özel bir yakinlik göstermis, Yusuf Nasi'yi cevahircisi olarak ilân etmisti.
1599 yilinda, taht kavgasi belirli bir hal aldi. Devletin ileri gelenleri iki sehzadeden hangisini tuttuklarini açikça belli etmekte temkinli davrandiklari sirada Yusuf, Padisahtan Kütahya'da bulunan Selim'i ziyaret etmek için müsaade ister. Beraberinde kiymetli esyalar, silâh ve atlardan olusan yüklü bir hediyeyi Selim'e sunar. Bazi tarihçiler, bu hediyenin para ve esyaca, Beyazit'a karsi girisilecek mücadeleyi finanse edebilecek güçte oldugunu ileri sürmüslerdir. Selim ise, Yusuf'un bu davranisini ömrü boyunca hatirlayacaktir.
Selim'le Yusuf arasindaki arkadaslik, birçok söylentilere yol açmistir. Bu arada Selim'in, Nasi'nin yakin akrabalarindan birinin oglu oldugu, Hürrem Sultan tarafindan sarayda büyütülerek, kendi oglu olarak gösterildigi ileri sürülmüstür. Selim'in gözdesi diye de bilinen Yusuf Nasi, Müslüman olmadigi halde, resmî görev yüklenebilmesi için, II. Selim tarafindan, "saray müteferrikligi'ne getirtilmistir.
Naksos Dükasi
Kanunînin ölümünü takiben, Rumeli'de bulunan ordugâhta padisah ilân edilmek üzere yola çikan Selim'e refakat edenler arasinda Yusuf Nasi de bulunmaktaydi. Filibe'ye vardiklarinda Selim, kendisine Naksos Adasi ile Oniki Ada'nm yönetimini verdigini bildirir.
Naksos (Naksa), Ege'deki Yunan Adalarinin en büyügü olup, çevresindeki adalarla birlikte, günümüzde de, bir idarî bölge teskil etmektedir. 1207 yilinda, Haçli Seferleri sirasinda Venedikli bir asilzade tarafindan Bizans'tan koparilan Naksos ve Oniki Ada, bir dükalik olarak taninmaktaydi. Venedi-gin etki ve himayesi altinda olan Naksos Dükaligi, Barbaros tarafindan ele geçirildikten sonra da, yerli asilzâdeler tarafindan yönetilmege devam edilmisti. Yusuf Nasi ise, Osmanlilarin dogrudan dogruya atadigi ilk yöneticiydi.
Fransa ile Iliskileri
Yusuf Nasi, Istanbul'a geldiginde, baslarda, Fransa'da kalmis, hâlen bu ülkede, birtakim ticarî menfaatlere sahipti. Ayrica, Osmanli Imparatorlugu ile Fransa arasinda, Habsburg Hânedanma karsi, bir ittifak mevcuttu.
Fransa'nin mutlak bir sekilde desteklenmesinden yana olmayan Yusuf Nasi'ye karsi Fransa, zamanla olumsuz bir tutum takinir. Yusuf, evvelce Fransa'ya vermis oldugu 150.000 düka altini tutarindaki borcunun iadesini talep eder. Fransa, ülkesinde Yahudilerin ikamet etmelerinin ve is sahibi olmalarinin kanun disi oldugu, bu yüzden de Fransa'da elde etmis oldugu servetin kendisine ait olmadigi gerekçesi ile, borcunu iade etmeyi reddeder.
Osmanli Devleti ise, Fransa ile yakin iliskilerine ragmen borcun geri verilmesinde israr eder. Neticede, Fransa borcunu kabul eder fakat, borcun ödenmesi için kendisine mühlet taninmasini ister. 1565 yilinda Kanunî, Fransa Krali IX. Char-les'a sahsî bir mektup göndererek bu borcun, "bir adalet ve sadakat nisanesi, Fransa ile olan dostlugun bir ifâdesi olarak" iadesini ister.
1568 yilinda II. Selim, imzaladigi bir fermanla, Osmanli limanlarinda demirleyen Fransa bandirali gemilerin mallarinin üçte birine el konmasini emreder. Öncelikle, Iskenderiye'de demirleyen gemilerin mallari müsadere edilir ve diger limanlardaki gemilere de bu kararin uygulanmasi için tesebbüse geçilir. Iki devlet arasindaki "kapitülasyon" antlasmasinin ihlâl edildigini ileri süren Fransa'nin sert tepkisi üzerine, bu islem durdurulur.
Bu siralarda, Fransa'nin Istanbul Elçisi Grandchamp, Yusuf Nasi'nin dürüstlügüne ve Osmanli Imparatorluguna sadakatine gölge düsürecek bir komplo hazirlayacaktir. Hazirlamis oldugu plana göre, Fransa tarafindan gönderilecek yasli ve hürmet telkin eden bir kimse, Nasi'nin borcunu ispat etmek için kullandigi belgelerin sahte olduklarini ileri sürecektir. Ayrica Yusuf'un eski bir yardimcisinin araciligi ile edilen sahsî mektup kâgitlari ve elyazisinin taklit edilmesi ile düzenlenecek belgelerle, Papa ve Ispanya Krali gibi Imparatorlugun düsmanlari ile mektup bastigi ve böylelikle devlet sirlarini ifsa ettigi iddia edilecektir. Grandchamp, Fransa Krali IX. Charles ve Anakraliçe Catherine de Medicis'ye yazdigi 3 Ekim 1569 tarihli mektupta, bu planini açikça izah etmekten çekinmemistir.
Nasi ailesinin öyküsü, Enkizisyon 'dan bunalan Yahudilerin kaderinin, Osmanlı İmparatorluğu tarafından ne şekilde etkilenmiş olduğunu simgelemektedir: soldaki sayfa, Haç'm tehdit ettiği bir Yahudi ailesi; altta, Grasya Nasi, İstanbul'daki sarayında bir toplantıyı yönetirken.Bu planin ne sekilde gelistigi, tam olarak bilinmemektedir. Fransiz Elçisine yardimci olan Davud isimli kisinin Rodos'a sürülmüs olmasi ve Yahudi din adamlari tarafindan lânetlenmis olmasmdan, Grandchamp'm hazirlamis oldugu hilekârligin ortaya konmus oldugunu anlamak mümkündür.
Bütün bunlara ragmen, iki devlet arasinda imzalanacak yeni ticaret antlasmasinin hazirlanmasinda, Osmanli Imparatorlugunu, Yusuf Nasi temsil edecektir. Dikkatimizi çeken baska bir husus ise, Fransa'ya sunulan antlasma metninin, Ib-ranice kaleme alinmis olmasidir.
Kibris'in Fethi
1569 yilinda, Venedik'teki silâh deposu indifa eder ve sehirde büyük bir panige yol açar. Haber, Yusuf Nasi'nin adamlari vasitasi ile Istanbul'a ulasir. Patlamaya kimlerin sebep oldugu bilinemez. O kadar ki, Yusuf Nasi'nin bu olayin arkasinda oldugu söylentileri yayilir. O siralarda Müslüman halk, Ispanya'da bir isyan hareketini baslatir. Osmanli donanmasinin, Müslümanlara yardimci olabilmesi, Akdeniz'deki harekât gücüne baglidir. Venedik ise, Ege Deniz'ine olan hâkimiyetinin yani sira, Dogu Akdeniz'in anahtari sayilan Kibris'a hükmetmektedir.
Venedigin aleyhinde yürütülecek bir siyasete, II. Selim'in akli yatmakta, bu tutum, Kaptani-derya Piyale Pasa tarafindan da desteklenmekteydi. Yahudilere karsi düsmanca tutumunun yanisira, ailesini evvelce tutukla-mis olan Venedik'le hesabini unutmayan Yusuf Nasi ise bu siyaseti, basindan beri benimsemisti. Birçok tarihçi, Yusuf Nasi'nin, Kibris Seferinin baslatilmasi ile ilgili kararin alinmasinda en önemli rolü oynadigi görüsünü paylasmistir.
Bir söylentiye göre Yusuf, II. Selim'e sundugu leziz sarabin Kibris'tan geldigini anlatarak kendisini, Kibris'i fethetmeye ikna etmistir. II. Selim de, Yusuf Nasi'ye Kibris Kralligini vâdetmistir. Kibris'in fethi için Venedige açilan savasin gerçek nedenini hiç süphesiz, Kibris'in geopolitik özelligi teskil etmistir. Bu söylenti ise, savas kararirin alinmasinda, Yusuf Nasi'nin payini îma etmesi bakimindan anlamlidir.
23 kasim 1569 tarihini tasiyan bir mektupta Venedigin Istanbul temsilcisi, "Yusuf Nasi'nin Kibris Seferini baslatacagini iddia ederken, takindigi güven, bu seferin baslatilmasi kararinin alindigi izlenimini uyandirmaktadir" ifâdesini kullanmistir. 1570 yilinin ilkbaharinda Osmanli Sultani, Venedige gönderdigi bir ültimatomla, Kibris'in teslimini isteyecekti. Temmuz ayinin basinda, Türk ordusunun Kibris'a ilk çikarmayi yapmasi ile baslayan fetih harekâti ise, yaklasik olarak bir sene içerisinde tamamlanacakti.
Sokullu ile Rekabeti
Yusuf Nasi'nin Padisah'a yakinligi ve bu arada Osmanli siyasetini etkilemis olmasi, Sokullu Mehmet Pasa tarafindan hos karsilanmamistir. II. Se-lim'in tahta geçmesi ile bu hosnutsuzlugu daha da artmistir. Sokullu ayni zamanda, II. Se-lim'in damadi idi. Yusuf Nasi, devletin birçok ileri geleni tarafindan da desteklenmekteydi. Bu arada Kaptaniderya Piyale Pasa ve II. Selim'in kizkardesi olan esi, Yusuf'un yakin dostlari arasinda idi.
Akdeniz'de Osmanli hâkimiyetini engelleyen en büyük gücün Ispanya olduguna inanan Sokullu, Ispanya'yi da kontrolü altinda bulunduran Habsburg Hânedanina karsit bir siyaset güdülmesine taraftardi. Bu bakimdan bu hânedanla çatisma halinde bulunan Fransa'yi açikça desteklemekte arada, Venedik'le ugrasmayi henüz uygun bulmamaktaydi. Bu arada Yusuf Nasi'nin Naksos Dükaligina getirtilmesine de iyi gözle bakmamistir.
Yusuf Nasi, Fransa'nin iç sorunlarini ve zayif taraflarini ya-kinen tanidigindan, Fransa ile ispanya arasinda açik bir seçim yapilmasina taraftar degildi. Bunun yanisira Enkizisyon'a bas kaldiran ve kuzey Avrupa-da güçlenmekte olan Protestanlara, gelecegin muhtemel müttefikleri olarak bakmaktaydi.
Siyasal görüslerinin yanisira, kisilikleri bakimindan da iki ayri dünyaya ait olan Sokullu ile Yusuf Nasi arasindaki rekabet, Kibris Seferi ile ilgili görüsmelerin yapildigi sirada daha da artmistir. Sokullu, bu seferin aleyhinde idi. Buna, Venedige karsi yürütülmesine inandigi siyasetin yanisira, muhakkak bir zaferle sonuçlanacak bu savasi takiben, karsisma muzaffer rakiplerin çikmasindan korkmasinin yol açtigi bildirilmistir. Sefer kararinin görüsüldügü Divan toplantisinda, Yusuf Nasi'nin savasin baslatilmasi görüsü, Vezir Piyale ve Lala Mustafa Pasalar, Seyhülislam Ebussu-ut Efendi ve ilmiye sinifi tarafindan destek görmüs, Sokullu ise yalniz kalmistir.
Kibris zaferini takiben, bu zaferin öcünü almak isteyen Haçli donanmasinin, Inebahti açiklarinda Osmanli donanmasini bozguna ugratmasi, büyük bir teessüre yol açacakti, inebahti bozgununu takiben, Yusuf Nasi'nin de itibari düsmüstür. Vermis oldugu birtakim hatali emirlerle, inebahti bozgunun-daki sorumluluk payi küçüm-senmeyen Sokollu bundan böyle, Yusuf Nasi'den eskisi gibi tedirgin olmayacakti.
Tiberya'da Bir Yahudi Yurdu
1560 yilinda, Filistin'in kuzeyinde Tiberya (Taberiye) sehrine ve civarindaki yedi köye Yahudilerin yerlesmesine yönelik bir fermani, Kanunî Süleyman imzalar. Gelecegin iki padisahi, oglu Selim ve torunu Murat da, bu fermana imzalarim koyarlar. Ayni ismi tasiyan gölün kiyisinda kurulu sehrin kaplicalarindan, balikçilik,ziraat, yün ve ipek endüstrisinden vergilerin toplanma hakki karsiliginda, Nasi ailesi, her sene devlete belirli bir ücret ödeyecektir. Bu amaçla, Ispanya'dan koyun ve dokuma tezgâhlari getirtilir, ipek böcegi yetistirilmek üzere dut agaçlari dikilir ve sehrin surlari onarilir.
Kutsal Tapmagin, M.S. 70 yilinda Romalilar tarafindan yikilmasi ile Yahudiler, dünyanin dörtbir kösesine dagilmislar, anavatan özlemini yüzyülar boyunca yasamislardi. Baski ve zulüm ile karsilamislar, yerlestikleri ülkelerden kovulmuslar, son olarak da Ispanya'da baslayan ve Avrupa'ya yayilan Enki-zisyon ile mücadele etmekteydiler.
Yusuf Nasi ise, Enkizis-yon'dan kaçan irkdaslarma destek olmus, güven içerisinde yasayabilecekleri ülkelere yerlesmeleri için, kendilerine yardimci olmustu. Hattâ, Venedik'te iken, Yahudilerin Ege Deni-zi'nde bir adaya yerlesebilmele-ri için tesebbüste bulunmus, bu teklifi Venedik yönetimi tarafindan reddedilmisti. Simdi ise, Yahudilerin anayurduna hükmeden Osmanli Sultaninin yakin bir yardimcisi, Ulusu'nun Filistin'e yerlesmesini güven altina alan firmanin sahibi idi.
Yusuf Nasi, Tiberya sehrinin surlarini onarmakla, bir tarim ve endüstri sistemine dayanmakla, Yahudi sorununa, savunma olanaklarinin mevcut oldugu, siyasal ve iktisadî temelleri olan bir çözüm getirmek istemistir.
Osmanli imparatorlugunun dinsel, etnik ve kültürel bakimdan plüralist bir toplumu içerdigi, içislerinde özerklik taninan birçok eyaletin kendi halkindan çikan kisiler tarafindan yönetildigi, göz önünde bulundurulacak olursa, Tiberya'da bir Yahudi yerlesim bölgesi kurulmasinin, o devrin siyasal statüsüne aykiri olmadigi gibi, bu statü ile bagdastigi anlasilmaktadir.
Basta Papanin Kudüs'teki temsilcisi, sonra da yerli Arap halki, "Tiberya'nin kalkinmasi ile Yahudilerin Mesih'inin gelecegi" yolundaki, devrin inancina dayanarak, bu girisime karsi koyarlar. Hattâ Yusuf Nasi'nin Mesih'in habercisi oldugu ileri sürülür.
Yusuf Nasi'nin, Yahudi dünyasini temelinden sarsmasi gereken, "Tiberya'ya yerlesme" çagrisi ise, beklenen yankiyi uyandirmadi. Yola çikanlarin bir kismi, korsanlara esir düstü. Sehre yerlesebilenlerle baslayan onanm ve kalkinma eylemi, ancak bir veya iki nesil devam edebildi. Bunu takiben Tiberya, tekrar eski sessizligine gömülecekti.
1570 yilinda Eflâk Voyvodaligina getirtilen Yusuf Nasi, Osmanli Imparatorluguna sadakatle hizmet etmis bu arada, Fransa, Ispanya, Venedik, Papalik, Hollanda, Avusturya ve Polonya ile Imparatorluk arasindaki iliskilerin yürütülmesinde faal ve etkin bir rol oynamistir. Hakkinda bir Türk tarihçisi söyle yazmistir: "Keske bu Yahudi yirmi yil önce saraya çatsaydi, belki hiç zorumuz olmadan, mahzâ lutfu iyanet ile alemsümuldan dagittigimiz o kapitülasyon maddelerinin birkaçindan olsun kurtulurduk"(1).
Yusuf Nasi'nin "Ben Porat Yosef" adli kitabinin, Istanbul 1749 baskisiYusuf Nasi, Enkizisvon'dan kaçan Yahudilerin güvenlikleri için büyük çaba sarfetmis, bunun için Osmanli Imparatorlugunun kendisine sagladigi hak ve olanaklardan yararlanmistir. Bu arada 1566 yilinda, Italya'nin Ankona limaninda Yahudilere yapilan baskiya karsi koymak ve bunlarin yakilmasini protesto etmek amaci ile, bu sehrin gemilerine ve bu sehre ticarî ambargo uygulanmistir. Yusuf Nasi, kurtulusun ve Mesih'in, batil inançlar dünyasindan degil, mantik ve gerçekler dünyasindan gelecegine inanmistir. Nitekim, Tiberya projesi, Kutsal Tapinagin yikilisindan, Israil Devletinin devrimizde kurulusuna kadar geçen süre içerisinde, eylemci ve siyasal siyo nizmin tek gösterisi olarak kabul edilir.
Yakisikli bir beden yapisina sahip, hossohbet ve alimli bir kimse oldugu, gösterise ve tefekküre merakli oldugu, iyi silâh kullandigi, kendisini yakindan taniyanlar tarafindan bildirilmistir. Malikânesinde bir matbaa çalistirmis, düsünce adamlarini korumustur. Hayatinin sonuna dogru Hiristiyanligi ve batil inançlari veren "Ben Porat Yosef" isimli Ibranice bir eser yayinlamistir.
Ünü her tarafa yayilan Yusuf Nasi'nin, çok sayida dostu, belki de o kadar da düsmani olmustur. Avrupa'da Don Joseph Nasi diye veya, Ispanyolca ismi ile Juan Miguez diye taninmistir. Osmanli belgelerinde ise, "Frenk Beyoglu" diye geçer.
Devrinin kriterleri geregince, Müslümanligi kabul ederek, Osmanli yönetiminin üst kademelerine atanmanin yolunu seç- memistir. Bu yönü, kisisel hirsinin davranislarini tâyin ettigi, oportünist oldugu seklindeki iddianin, geçerli olmadigim kanitlamaktadir.
Moise Franco, Osmanli Yahudilerinin tarihçesini inceleyen eserinde Yusuf Nasi'nin kalici bir eser birakmadigni bildirmistir. Avram Galante de, Yahudilikte kalici bir eser birakmadigini , ileri sürerek bu görüse katilmistir.
Gerçi, ne hayal ettigi gibi Kibris tahtina oturmus, ne de aklindan herhalde geçirdigi gibi, Yahudilerin Krali olabilmistir. Kanimiz, devrinin kosullarinin ve olanaklarinin disinda, hattâ çok daha ötesinde birtakim asamalara ulasmis oldugu, gerçekçi ve eylemci kisiligi ile, çaginin Yahudi dünyasi için bir tenakuz teskil ettigidir.
III. Murat'in tahta geçmesi ile Yusuf Nasi, yirmi seneden beri asinasi oldugu Osmanli sarayindan uzaklasti. 1579 yilinda öldügünde, servetinin zannedildigi gibi büyük olmadigi ortaya çikacakti. Zira, malî gücünün büyük bir kismini amaçlari ugruna yitirmis bulunmaktaydi.
Bundan kisa bir süre önce, Yusuf Nasi'nin Tiberya sehrini kalkindirma girisimini anmak amaci ile, Tiberya'da yapilan bir törende, Tiberya Valisi, Israil'deki Türkiye temsilcisine verilmek üzere sehrin bir bayragini, bu töreni düzenleyenlere sunacakti. Tibeiya Valisi böylelikle, Osmanli Imparatorlugunun Tiberya sehrine katkisina, ve bunun yanisira Enkizisyon mezaliminden kaçan Yahudilere gösterdigi misafirperverlige, tesekkürlerini bildirmekteydi.
Endnote
Kaynakça
Avisar Oded: Sefer Tiberya (Tiberya Sehrinin Kitabi I. Keter Kudüs 1973. 97-104. 315-323
David Airaham The Nasi Family and t*e Reconsta.cticr of Tibenas. n First ntenaî-onai Co-içress On Turkish Jewry Oiscuss.ons MORIT Tei-Aviv. 1989
Eban Auta My People The Story of :tie Jews Behrmati House Ine Han- dom House. New York. 1984
Franco M. Essai sur l'HiStOire des Is- raeiites de l'Empire Ottoman Depuis les Origines jusqu'â nos Jours. U.I.S.F.. Paris. 1980. 55-68.
Galante Avram: Histoire des Juifs de Turquie. ISIS. Istanbul. VIII, 295-328. Lewisohn Ludwig: The Last Days of Shylock, Harper and Brothers. New York and London, 1931. Nizan Geonges: Le Duc de NaxOS. Bal- land, Paris. 1980.
Öztuna Yilmaz: Zirve: Yedinci Kitap. XVI. Asrin Sonu (1566-1595), in Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayinevi. Istanbul, 1977, IV, 299-341.
Roth Cecil: The House of Nasi The Duke ol Naxos, Greenwood Press Pubiis- hers, New York, 1948.
Sevilla-Sfiaron Moshe: Kanuni ve II Selim Dönemleri: Nasi'lerin Türkiye Yahudileri, Kudüs Ibrani Üniversitesi. Kudüs, 1984. 33-37.